Ceza hukukçusu Kanar: Yerel yönetim özerkliğini içeren anayasa şart

İSTANBUL - Din, dil, ırk ayırmaksızın eşit ve adil bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söyleyen ceza hukukçusu Ercan Kanar, "Doğrudan demokrasiye geçişi kolaylaştıracak eyalet ya da yerel yönetimlerin özerkliği gibi düzenlemeleri içeren bir anayasanın olması şarttır" dedi. 
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" ve akabinde PKK'nin yaptığı kongreyle birlikte çalışmalarını sonlandırma kararı alması, siyaset ve kamuoyunun ana tartışma gündemlerinden biri haline geldi. Özellikle siyasal, kolektif ve bireysel hakların özgürlükler temelinde genişletilmesi, toplumda güçlü bir beklentiye dönüştü. Bu sorunların çözümünün özgürlükçü bir anayasa değişikliğiyle kolaylaşacağı yaygın bir kanı haline geldi. Abdullah Öcalan da İmralı Heyeti'yle yaptığı görüşmede, "yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç olduğunu" söyledi. Ceza hukukçusu Ercan Kanar, yeni anayasa tartışmaları, başta Kürt sorunu olmak üzere nasıl bir anayasanın sorunların çözümünü kolaylaştıracağına dair Mezopotamya Ajansı'nın (MA) sorularını yanıtladı. 
 
İmralı Heyeti'nin son ziyaretinde Abdullah Öcalan mesajında, "Kardeşlik hukuku üzerinden yeni bir sözleşmeye ihtiyaç var" dedi. İlk avukatları arasında yer aldığınız Öcalan'ın bu mesajını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Abdullah Öcalan'ın kastettiği şey eşitlik ilkesine dayanan bir hukuk sözleşmesidir. Bu da Kürt halkına statü verilmeden olmaz. Lafla olmaz bu iş. Eğer gerçek kardeşlik olacaksa, Türk ve Kürt halkı ayrıca diğer azınlıkların da hak ve özgürlükler açısından eşit olması gerekir. Bunu kastediyor. Bunun olması için de önce anayasal düzenlemeler yapılmalı. Başlangıçta bu müebbet hapis cezasının kaldırılması gerek. Sonra özgürlükçü anayasa yapılması gerek. Ayrıca düşünce, ifade, toplanma özgürlüğü önündeki baskıların, yasakların son bulması gerek. Cezaevlerinin boşaltılması gerekir. Yine özellikle bölgede getirilen yasakların biran önce son bulması gerek. Yol temizliği olacaksa bunlar yapılması gerekir. Ancak gerçek bir kardeşlik hukuku bunların yerine getirilmesiyle olabilir.
 
Güncel bir anayasa tartışması var siyasetin gündeminde. Türkiye'nin demokratikleşmesi açısından nasıl bir anayasaya ihtiyaç var?
 
 
Tüm toplumu kapsayan din, dil, ırk ayırmaksızın eşit, adil bir anayasaya ihtiyaç var. Dillerin ve halkların hak eşitliğini koruma altına alan, bir düzenlemenin olması gerek.
 
Anayasalar, devletin ve hukukunun bel kemiği olmakla birlikte toplumu da ilgilendiren temel bir meseledir. 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra anayasa mahkemeleri kurulmaya başladı ve anayasanın kuruluş amacı 2'nci Dünya Savaşı'ndan ders alarak yönetilenleri devlete karşı korumak amacıyla yapıldı. Maalesef hiçbir devletin anayasa mahkemeleri bu işlevini yerine getiremedi. Hele bizim gibi ülkelerde anayasa mahkemeleri zerre kadar özgürlüklerden yana bir tavır koymadılar. Yeni bir anayasaya ihtiyacımız var. Bunun için öncelikle Türkiye'de 1921, 1924 ve 1961 anayasalarına bakmak lazım. 1961 Anayasası'nı kadük hale getiren 12 Mart darbesinden sonraki değişiklikleri içeren anayasa var. Yukarıda saydığımız bu anayasaların içinde sadece 1921 Anayasası nispeten özgürlükçüdür. Ama o da maalesef hiç uygulanmamıştır. 12 Eylül 1982 Anayasası sayısız değişikliğe uğradı. Fakat hala özgürlükçü bir niteliğe kavuşmadı. Şimdi bütün bu uygulamalardan dersler çıkartarak yeni bir anayasa sürecine girilmek isteniyor. Öncelikle tüm toplumu kapsayan din, dil, ırk ayırmaksızın eşit, adil bir anayasaya ihtiyaç var. Dillerin ve halkların hak eşitliğini koruma altına alan, bir düzenlemenin olması gerek. Devlet merkezli bir anayasa yerine, toplumun devlete karşı denetimini artıracak bir anayasanın olması lazım. Yine doğrudan demokrasiyi temel alan ve doğrudan demokrasiye geçişi kolaylaştıracak eyalet yönetimi gibi, yerel yönetimlerin özerkliği gibi düzenlemeleri içeren bir anayasanın olması şarttır. Öte yandan kadın erkek eşitliğini tam sağlayan bir anayasa, olmazsa olmazdır. Toplumun hiçbir kesimine karşı ayrım yapmayan, anti militarist hükümlerin yer aldığı bir anayasanın yapılmasına ihtiyaç var. 
 
1921 Anayasası'nı özgürlükçü kılan yönleri nelerdi?
 
1921 Anayasası daha halkçı ve farklıların haklarını gözeten bir yerde duruyordu. 1921 Anayasası'nda yerel yönetimlerin özerkliği ve merkezin yetkilerinin kısıtlanması vurgulanıyordu. Fakat ondan sonra gelen 1924 Anayasası tamamen tekçi, Türkçü, şoven, milliyetçi, militarist bir anayasaydı. 1961 Anayasası liberal halklar açısından 1924 Anayasası'na göre biraz daha olumluydu. Fakat o anayasada da başta Kürtler olmak üzere farklı etnik kökenler, azınlıklar yok hükmündeydi. Onlarla ilgili en ufak bir eşitlik ve özgürlük açısından bir düzenleme söz konusu değildi. Buna rağmen egemenler, 1961 Anayasası'na bile tahammül edemediler. 12 Mart Askeri Darbesi'nden sonra önemli ölçüde bunu kriter haline getirdiler. 12 Eylül'de de faşist darbeci cunta sistemine göre düzenlenen bir anayasa oluşturuldu.
 
Yeni bir anayasaya yapılması kadar bu anayasanın nasıl yapılacağı da önemli bir yerde duruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet kanadından oluşan 10 kişilik bir komisyon kurdu bunun için. "Yeni bir sözleşme" temelinde olacaksa nasıl bir anayasa yapım süreci olmalı?
 
Devlet merkezli olmaması gerekir. Sadece Meclis'in değil; sivil toplum kuruluşlarının, insan hakları kurumlarının, hukuk kurumlarının, siyasi aktörlerinde anayasa yapım sürecine katılımıyla yapılmalı. Tabii bunun ön koşulları olması için önce Meclis yapısının değişmesi gerekir. Yani önce tek adam rejimin hakim olduğu bir Meclis'in değişmesi, siyasi partilerin şimdiki yapısının değişmesi gerekir. Ama kısa vadede böyle bir anayasa yapılması mümkün görünmüyor.
 
Kürt sorununun, demokratik temelde çözümü Anayasal ve yasal değişiklikleri veya düzenlemeleri gerektiriyor. Zaten sorunun çözümü konusunda gerek iktidar gerek sistem içi muhalefette dahil tüm partiler, Meclis zeminine getirilmesi konusunda mutabık. Anayasa, çözümün neresinde duruyor?
 
 
Barışın yapılabilmesi için, kalıcı olabilmesi için önce ifade, düşünce, toplanma özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gerekir. Barışın korunması demek, yeni yapılacak bir anayasa ile tüm hak ve özgürlüklerin korunmasıyla mümkün olabilir. 
 
Kürt sorunun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi için köklü değişimlere ihtiyaç olduğu açıktır. 27 Şubatta, Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla PKK'nin ilan ettiği bir çatışmasızlık süreci var. Fakat bu gerçek bir barışın geldiği anlamına gelmez. Gerçek bir barışın olması için pozitif ve yapısal bir barışın olması gerek. Yapısal barışla kast edilen adaletin sağlanmasıdır. Barışın inşası ise barışı yapmak, barışı korumak ve barışın sürdürülebildiğini devam ettirmektir. Siz devlet olarak çatışmaların nedenlerini ortadan kaldırmazsanız bir barış sağlamış olmazsınız. Çatışmaların nedenleri ortadan kalkmadıkça, adilane, eşit, özgürlükçü bir çözüm olmadıkça sadece silahların bırakılmasıyla kalıcı bir barış sağlanmış olamaz. Barışın yapılabilmesi için, kalıcı olabilmesi için önce ifade, düşünce, toplanma özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gerekir. Barışın korunması demek, yeni yapılacak bir anayasa ile tüm hak ve özgürlüklerin korunmasıyla mümkün olabilir. Örneğin Güney Afrika'da Mandela cezaevinden çıkarılıp bir eve yerleştirilince her türlü siyasetçiyle, gazetecilerle, uluslararası heyetlerle görüşme hakkı tanındı. Ayrıca Güney Afrika'daki barış sürecine siyasi aktörler, siyasi partiler, sivil toplum kurumları da katıldı. Şimdi bizde şu anda böyle bir uygulama yok. Oysa eğer gerçekten Türkiye'de barış olacaksa bu sürecin şeffaf olması gerek. İnsan hakları kurumları, hukuk kurumları ve siyasi aktörlerin de sürece dahil olması gerek. Devleti temel alan bir anayasa olmamalı. Tam tersine devleti küçülten, esas olarak halkların eşitliğini ve özgürlüğünü temel alan bir perspektifle anayasanın yapılması gerekir.
 
Mandela örneğini vermişken Abdullah Öcalan'ın umut hakkının ihlal edildiğine yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararı var. Bu konuda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin (AK BK)   Türkiye'nin yasal düzenlemeler yapması konusunda bildirimleri var. Kürt sorunun çözümü ve yasal düzenlemeler bağlamında umut hakkı ile ilgili neler söylersiniz?
 
Umut hakkı, ağırlaştırılmış müebbet ya da müebbet hapis cezası verilen ve koşullu salıverme imkanından yararlanamayan tutsakların durumuyla ilgili bir düzenleme. AİHM, bir tutsağın umut hakkının uygulanmamasını insan haklarına aykırı olarak değerlendiriyor. AİHM, 18 Mart 2014 tarihinde Abdullah Öcalan'ın şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmesini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) aykırı buldu. Ancak AİHM kararına rağmen söz konusu düzenleme kapsamında henüz bir adım atılmış değil. AİHM'in kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetlemekle yükümlü olan Bakanlar Komitesi'ne bu noktada başvurular yapılıyor. Bunların arasında sivil toplum örgütleri de var. Komite, 17-19 Eylül arasında yaptığı toplantıda, AİHM'in ihlal kararlarını bir kez daha gündemine aldı ve Türkiye'ye somut adım atması için Eylül 2025 tarihine kadar süre verdi. Şimdi bu sürenin dolmasına az kaldı.
 
Komite, Türkiye'den somut yasal düzenlemeler yapmasını beklerken, Adalet Bakanı her seferinde mevzuatta “umut hakkı”nın olmadığını dile getiriyor. 
 
 
Yol temizliği yapılacaksa önce yasadaki ölünceye kadar hapis cezası ve müebbet hapis cezasını düzenleyen hükümlerin ortadan kaldırılması gerekir. Umut hakkının yasalaşması gerekir.
 
Adalet Bakanı "umut hakkı yoktur" diyerek talihsiz bir açıklama yapmış oldu. Şimdi “umut hakkı” aslında 50 senedir dünyada giderek kabul edilen temel bir insan hakkıdır. Hatta Almanya ve İtalya Anayasa Mahkemesi kararlarına da yansıdı. Norveç, Portekiz, Bosna Hersek, Sırbistan müebbet hapis cezasını kaldırdılar. Hatta Norveç ve Portekiz 18'inci Yüzyıl'da kaldırdı. Avrupa'da ağırlatılmış müebbet hapis cezası diye bir ceza şu anda söz konusu değil. Şimdi suç ne olursa olsun, alınan ceza ne olursa olsun, herkesin günün birinde özgürlüğe kavuşma umudunu taşıma hakkının olması gerekir. Aksi uygulama insana işkencedir. İnsan haklarına aykırıdır, despotluktur, faşistliktir. O yüzden yol temizliği yapılacaksa önce yasadaki ölünceye kadar hapis cezası ve müebbet hapis cezasını düzenleyen hükümlerin ortadan kaldırılması gerekir. Umut hakkının yasalaşması gerekir. Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala için TMK uygulandı.  Aslında yapılan devlet işkencesi, devlet terörüdür. Bu nedenle AİHM kararlarının uygulanması ile toplum biraz nefes alır ve özgürlüklerin yolu açılır.
 
Siz "Yol temizliği" bakımından atılması gereken adımlardan birinin umut hakkının yasalaşması olduğunu belirttiniz. "Yol temizliği" bakımından yasal ve hukuksal olarak başlangıçta hangi adımların atılması gerekli size göre?
 
Kürt sorunun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi bakımından hak ve özgürlüklerin önü açılmalı ve tüm yurttaşlara eşit yargılanma hakkına sahip olmalıdır. Mesele, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) Kürt sorunun çözümsüzlüğünü derinleştiren bir yerde duruyor. Bir kere TMK tamamen kaldırılmalıdır. Yani TMK'nin iyileştirilmesi diye bir hayal kurmamak gerekir. TMK,  düşmanla savaş hukukunun uygulanması anlamına gelir. TMK'nin ilk çıkışı anavatanı ise Amerika ve İngiltere'dir. 19'uncu Yüzyıl'ın başlarında sömürge ülke ve kolonilerde, sömürgecilere karşı kurtuluş savaşları başlayınca emperyalist, ceza yasasıyla yetinmeyerek özel yasalar getirerek düşmanla savaş hukuku uygulamaya başladılar.
 
TMK, bir düşman savaş hukuku yasası mı?
 
TMK'yi anlamak için önce düşmanla savaş hukukunu anlamak gerekir. Şimdi düşmanla savaş hukukuna göre, devlete mağlup olanların temel hakları olamaz. Dürüst yargılanma hakkı uygulanamaz. Devlete mağlup olanlara karşı, suçsuzluk karinesi uygulanamaz. Devlete mağlup olanlara karşı, suç ve cezanın geriye yürümezliği ilkesini uygulanamaz. Yani, Terörle Mücadele Yasası muhalifleri açıkça düşman olarak görüyor. Ve yurttaş ceza yasası onlara uygulanamaz diyor. Yurttaş Ceza Mahkemesi Yasası onlara uygulanamaz diyor. İnfaz açısından da farklı bir infaz sistemi getiriliyor. Hücre tipi infaz sistemini getiriyor. Dolayısıyla bir demokratikleşme ve ya adaletten söz edeceksek öncelikle yasanın tümden kaldırılması gerekiyor.
 
TMK, ilk kez Türkiye'de ne zaman hangi amaçla getirildi? 
 
TMK, Türkiye'de ilk kez 1991 yılında Kürdistan'da yürütülen savaşta "Terörle Mücadele Yasası" olarak yürürlüğe girdi. 1980'li yılların sonlarına doğru Kürt mücadelesinin hızla büyüme başlamasıyla, Kürt mücadelesinin gelişimini bastırmak amacıyla uygulanmaya başlandı. TMK ilk yürürlüğe girdiğinde o zaman İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi başkanıydım. Bu yasaya karşı "Hayır" mitingi yaptık Çağlayan'da. Fakat maalesef toplum duyarsız olduğu için yasayı çok rahat bir şekilde geçirdiler. Yaptığımız tüm itirazlara rağmen Anayasa Mahkemesi bu kararı iptal etmedi. Zamanla bazı maddelerini iptal etti, ama şu anda yine bütün şiddetiyle TMK uygulanıyor. Yani doğrudan düşmanla savaş hukuku anayasası uygulanıyor şu anda. 
 
Peki, kime karşı uygulanıyor? 
 
Başta Kürtlere karşı uygulanıyor. Daha sonra Türkiye'deki farklılıklara, azınlıklara, devlete muhalif olan herkese uygulanıyor.
 
TMK gibi bir yasa Türkiye'yi demokrasi konusunda ne yönde etkiledi?  
 
Türkiye'de 2005 yılında TMK'nin değişmesiyle birlikte ifade özgürlüğü "terör" kapsamına alındı. 12 Eylül Darbesi'nde bile askeri mahkemelerin kriterleri vardı. Örneğin; işkenceye dayalı ifadeler geçerli kabul ediliyordu, ama sahte kimlik olmadan, illegal yazı olmadan askeri mahkemeler sanıklara üyelikten ceza veremiyorlardı. Daha sonra Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) geldi, daha kötü oldu. DGM'den sonra, Özel Yetkili Mahkemeler'le bu haklar daha da kısıtlandı. Fakat AKP döneminde getirilen TMK'nin uygulama alanı çok daha genişledi. AKP, TMK'yi lafzına aykırı bir şekilde uygulanmaya başladı. AKP'lilere muhalif olan herkes düşman kabul edilerek gözaltına alınmaya ve tutuklanmaya başlandı. Şimdi buna, doktrininde soruşturma, tutuklama, gözaltına alma endüstrisi denir. Yani AKP dönemiyle birlikte düşmanla savaş endüstrisi kullanılıyor. Bu nedenle TMK'nin tümden kaldırılması gerekiyor.
 
TMK'nin kaldırılmasının koşulu nedir? Anayasa ile nasıl bir bağı var ya da "yeni" anayasa tartışmalarının merkezinde olmalı mı?
 
 
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan 10'uncu Yargı Paketi taslak çalışmalarında baktığımızda basına yansıyan kadarıyla, hasta tutukluların ve yaşlıların ev hapsine getirilmesi hazırlığı yapılıyor. Bunlar yeterli değil.
 
TMK'nin kaldırılması için anayasanın tamamının değişmesi gerekir. Çünkü şu andaki anayasa devlet merkezli bir anayasadır. Başta Kürt halkı olmak üzere farklı etnik kökenleri kabul etmeyen, yok sayan bir anayasadır. Yine ifade özgürlüğünü, düşünce özgürlüğünü, toplanma özgürlüğünü, kısıtlayan bir anayasadır. Dolayısıyla yeni baştan başlamak gerekecek. Bu başlangıcı yaparken de öncelikle hukuk kurumlarının, insan hakları kurumlarının, sivil toplum kurumlarını harekete geçirmek gerek. TMK'nin kaldırılması ya da yeni anayasa değişikliğini eğer kitleler sahiplenirse olabilir. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan 10'uncu Yargı Paketi taslak çalışmalarında baktığımızda basına yansıyan kadarıyla, hasta tutukluların ve yaşlıların ev hapsine getirilmesi hazırlığı yapılıyor. Bunlar yeterli değil. İşin özüne uygun değişiklikler değil. Bir barış ve iyileştirme sürecinden bahsediliyor. Bunun için köklü bir hukuk reformu gereklidir. Gerçek barış da ancak öyle sağlanabilir.
 
Abdullah Öcalan başta olmak üzere tüm bu konuların masaya yatırılacağı yerin Meclis olduğu belirtiliyor. Bu konuda Meclisin rolüne dair neler söylersiniz?
 
Abdullah Öcalan, Meclis'te bir komisyon kurulsun diyor ama tek bir komisyon kurulsun demiyor. Her alanda çok sayıda komisyon önerisi var. O önerileri çok isabetlidir. Eğer her alanda bir komisyon kurulursa bunun görev yetkileri geniş olmalı. Meclis'teki tüm partilerin yanı sıra hukuk kurumları, insan hakları kurumlarından katılımlar da olursa komisyonlar demokratik düşünmede ciddi adımlar atılabilir. Bu komisyonların Meclis'te kurulması halinde verdiği kararlar bağlayıcı olmalı. Kim iktidarda olursa olsun bu Meclis'in kararlarını uygulamalıdır. Meclis'in vereceği kararlardan toplumun da haberi olmalı. Tabii kurulacak bu komisyonlar, Meclis kararlarıyla öncelikle Tayyip Erdoğan'ın yetkilerinin önemli bir kısmının ortadan kaldırılması gerekir. Şu anda bütün yetkiler sadece Erdoğan'da ve her şeye kendisi karar veriyor. Yani tek adam diktatörünün sona ermesi gerekir. Acilen gerçek demokratik bir parlamenter sisteme geçilmesi gerekir. Yani bu tür Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin son bulması gerekir. Ancak o zaman kurulacak komisyonların işlevini yerine getirebilir.
 
MA / Esra Solin Dal
 

Diğer başlıklar

02/07/2025
14:09 Gemlik'te 4.3 büyüklüğünde deprem
13:42 Çocuğu tecavüz davasında 'tutukluluğa devam' kararı
13:30 Amed Barosu’ndan Yargıtay’a Nevzat Bahtiyar başvurusu
13:27 Hastanede zihinsel engelli çocuğa tecavüz
12:57 Hedef gösterilen Leman'a mali soruşturma
12:53 İzmir'deki yangın kontrol altına alındı
12:52 Halide Türkoğlu Meclis’e yapılacak yürüyüşe çağrı yaptı
12:32 Avrupa’dan gelen heyet: Öcalan koşulsuz serbest bırakılmalı
12:26 Agirî İl Genel Meclisi kentteki usulsüzlükleri açıkladı
11:45 Tecavüze maruz kaldıktan sonra intihara sürüklenen çocuğun duruşmasına çağrı
11:21 Madımak Katliamı anması: Komisyon kurulup, özür dilenmeli
11:16 Trump’tan Gazze açıklaması: İsrail ateşkesin şartlarını kabul etti
11:15 İran’da Beluc kadınlara saldırı: 1 ölü, 11 yaralı
10:32 Madımak Katliamı 32. yılında: Adalet için yüzleşme gerekiyor
10:31 'İzBB'ye dönük operasyon Kent Uzlaşısı'na saldırıların devamıdır'
10:31 Öcalan'dan Avrupa heyetine mesaj
09:17 Antalya cezaevlerinde hasta tutsakların durumu ağırlaşıyor
09:16 Sekasur’da direniş sürüyor: Doğaya zararın telafisi olmaz
09:14 İktidarın hedefi bu kez kıyılar
09:13 Kadınlar sürece dair taleplerini Meclis'e iletecek
09:11 'Anız yangınları felakete yol açıyor'
09:09 Mexmur'da ambargo: Hastaların tedavisi engelleniyor
09:08 İran'da Kürtlere baskı arttı: Özerklik talebi bastırılıyor
09:06 Erdîş festivaline katılan gençler: Kültürümüzü özgürce yaşamak istiyoruz
09:05 Gurbetelli Ersöz Kadın Gazetecilik Ödülleri: Mirası ilham oldu
09:05 Gimgim festivalinden: Özgür kadın özgür toplum demektir
09:04 Mutabakat sonrası Serêkaniyê, Girê Spî ve Efrîn'de son durum
09:03 Îdir Barosu Başkanı Tutulmaz: İktidar her adıma karşılık yasal adım atmalı
09:02 'Emekçiler sürecin öznesi olmalı'
09:00 02 TEMMUZ 2025 GÜNDEMİ
08:17 ‘Madımak’ta adalet sağlanamadı’
01/07/2025
23:31 MİT Başkanı İbrahim Kalın Hewlêr'i ziyaret etti
23:23 'Jin, jiyan, azadî' diyen yönetmen yeniden gözaltında
23:07 Tetwan'da binler festival konserinde buluştu
22:48 Gözaltına alınan 23 öğretmen serbest bırakıldı
22:15 Amed, Agirî ve Êlih'te halk buluşmaları: Devlet şeffaf davranmalı, adım atmalı
21:43 Çiğdem Doğu: Kürt halkı kendi kendini yönetmeli
Ayten Dêrsim: Her mahallenin komünü olmalı
21:34 Emekçiler 'Kayıma karşı ne yapmalı' sorusunu tartıştı
20:52 Torun: Meclis sürecin yasal düzenlemelerini bir an önce hayata geçirsin
20:28 Mêrdîn'de Demokratik Toplum bulaşmalarının startı verildi
20:17 Cizîr’de kadın katliamlarına karşı yürüyüş
20:00 Hindistan'da fabrikada patlama: En az 36 işçi yaşamını yitirdi
19:55 Orman yangıları nedeniyle 50 binden fazla kişi tahliye edildi
19:41 Amed'de bir kadın katledildi
19:26 KESK İzmir Şubeler Platformu'ndan gözaltı protestosu
19:13 Bakırhan, Avrupa'dan gelen heyetle bir araya geldi
18:45 İHD: Yangına müdahaledeki gecikme yaşamı tehdit ediyor
18:29 Seferihisar'da yangın: Başkandan yardım çağrısı
18:12 Kayyım protestolarında 5 tahliye
17:53 Özel'den 'Leman' açıklaması: Saygısızlığa da linçe de izin vermem
17:35 Sekasur'da başlatılan çadır nöbeti devam ediyor
17:21 Öğretmenler yürüyüşünde 23 gözaltı
17:05 HDK'den Leman açıklaması: İfade özgürlüğünü savunacağız
16:49 Erdoğan: Mizah kisvesiyle yapılan açık bir kışkırtmadır
16:24 Reşat Aşan ilk duruşmada tahliye edildi
16:24 Petrolün içme suyuna karıştığı köyde inceleme yapıldı
16:23 İzmir’deki gözaltılara tepki
16:18 DEM Parti komisyon taslağını Kurtulmuş’a sundu
16:14 İzmir'de 10 bin hektar alan yandı
15:45 İran’da altı ayda 424 kişi idam edildi
15:21 DEM Parti’nin komisyon için sunacağı taslağın detayları
15:06 Beyoğlu’nda provakatif buluşma
15:01 İHD Ankara Gençlik Komisyonu kuruldu
14:47 CHP kurultayı davasında ‘görevsizlik’ kararı kaldırıldı
14:45 Tarım Orkam-Sen TİS taleplerini açıkladı
14:37 Emekliler TÜİK’e yürüdü: Artık yeter
14:33 Nimet Tanrıkulu’nun davası eksik hususlar gerekçesiyle ertelendi
14:20 Tülay Hatimoğulları’ndan TESK’e ziyaret
14:18 Avrupa’dan gelen heyetten DEM Parti'ye ziyaret
14:01 IFJ: Hong Kong’da basın özgürlüğündeki sorunlar sürüyor
13:54 Dumlu Cezaevi'ndeki tutsaklara soruşturma
13:52 Leman dergisine erişim engeli
13:48 Leman dergisi çalışanlarının emniyetteki ifadeleri tamamlandı
13:47 Gemlik’te 3.0 şiddetinde üçüncü deprem
13:41 Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde kritik hafta
13:24 İran: ABD güvence vermezse müzakere yok
13:21 İstanbul'un enflasyonu belli oldu
13:17 Erxenî’de şüpheli ölüm
13:11 Gemlik'te 4.2 büyüklüğünde deprem
13:08 İmamoğlu: Bu ülke kumpaslarla uyanmak zorunda değil
13:08 31 yılın ardından ‘Herne Pêş’ marşıyla karşılandı
13:06 DAD'tan Madımak açıklaması: Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulsun
12:50 Bakırhan: Komisyon kurulsun, demokratikleşme adımları atılsın
12:30 Avrupa’dan gelen heyetten Öcalan ile görüşmek için dilekçe
12:20 Bakan Yumaklı’dan yangınlara dair açıklama
12:04 Gemlik'te deprem
11:28 Bahçeli LeMan Dergisi’ni hedef aldı
11:19 Hatay’da yangın yayılıyor: 27 uçak, 105 helikopter nerede?
11:18 AB’nin dönem başkanlığı Danimarka'ya geçti
11:17 Elkê'de 3 bölgeye girişlere yasak
11:17 DEM Parti: Muhalefeti bastırmaya yönelik her yaklaşımın karşısındayız
10:58 Fotoğraf yarışmasında dereceye girenlerin ödülleri verilmedi
10:53 ABD, Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırdı
10:52 Beyoğlu'nda gösteri ve yürüyüşler bir gün yasak
10:51 İstanbul'un 24 ilçesinde 8 saatlik elektrik kesintisi
10:49 Türkdoğan: Komisyon kurulursa siyasi ve hukuki zeminin önü açılacak
10:34 IHRNGO: Yeni yasa casusluk suçlamalarıyla idam riskini arttırıyor
10:13 Manisa'nın 3 ilçesinde orman yangını
09:40 İzmir'deki orman yangını 3'üncü gününde
09:25 Bayındır: Küresel gelişmeler Ulusal Kongre'yi zorunlu kılıyor
09:22 Gimgim’de kadınlar kültür, doğa ve özgürlük için buluştu
09:13 Feride Eralp: Kadınların özgür olduğu bir barış için çalışalım
09:12 Antakya'da yangın sürüyor
09:11 Tutsakların turşusuna 'stok' gerekçesiyle el konuldu
09:10 Hesandîn'de ÇED'siz faaliyet: Geri dönüşü zor tahribat uyarısı
09:08 Fatma Bostan Ünsal: Söylem dışında siyasi ve hukuki adımlar atılmalı
09:07 Riha'da çocuğa tecavüz davasının duruşması görülecek
09:06 Baro başkanları: TBB yasa izleme ve gözlem heyetleri kurmalı
09:05 Rozerin Çukur’un ailesinden AYM’ye tepki: Adaleti bulamadık
09:05 Seferi Yılmaz: Savaş rantçılarına karşı herkes barış için çalışmalı
09:02 Yazar Taç: Sürece sıkı sıkıya tutunalım
09:00 01 TEMMUZ 2025 GÜNDEMİ
07:45 İzmir'de CHP'lilere operasyon: Tunç Soyer gözaltına alındı
00:23 Tetwan festivali: Biz kadınlar sürece hazırız
30/06/2025
23:56 LeMan'ın Beyoğlu'ndaki binasına saldırı
23:43 LeMan: Sürülen lekeyi kabul etmiyoruz
23:23 Amed’de Demokatik Toplum Buluşmaları: Daha çok örgütlenmeliyiz
22:36 Agirî’de Demokratik Toplum Bulaşmaları sürüyor
22:29 Trump, Suriye'ye yaptırımların hafifletilmesine ilişkin kararname imzalayacak
22:23 Leman dergisine 'karikatür' soruşturması
22:18 Hasta tutsak Ayık için çağrı: Sağlık hakkına erişimi sağlansın
22:07 Kadın festivali Xecê ve Beser Şahin konseriyle sona erdi
21:39 ‘Nemrut Krater Gölü ve Kalderası tehdit altında’
21:36 Riha’da gerçekleştirilecek 250 halk buluşmasının startı verildi
21:31 Leyla Dolaş'ı katleden fail tutuklandı
21:26 Tülay Hatimoğulları'ndan Hatay'daki yangın için çağrı: Halk, kaderine terk edilmesin
21:16 Kadınlar uyuşturucuya karşı yürüdü
21:10 Aydın ve sanatçılar barışı konuştu: Herkes süreci sahiplenmeli
20:50 Erdoğan: Son hadiseler sürecin stratejik bir adım olduğunu teyit etmiştir
20:17 Antakya'da yangın sürüyor: 500 kişi tahliye edildi
19:53 Colemêrg'te 4.4 büyüklüğünde deprem
19:33 Mêrdîn'de Zeynep Kınacı ve Sema Yüce anması
19:00 DEM Parti Amed Gençlik Meclisi'nden çalıştaya davet
18:56 Barış Anneleri’nden TUAY-DER’e ziyaret: Barışa çok yakınız
18:51 Petrol içme suyuna karıştı, kadınlar valiliğin önünde toplandı
18:30 İstanbul'da 3 kişi tutuklandı
17:57 AFAD: Yangın mağdurlarına 162 bin lira destek verilecek
17:36 İstanbul için kuvvetli rüzgar uyarısı
17:32 Türk-İş: Açlık sınırı 26 bin 115 lira
17:29 Şirnex’te 'İklim ve Kıyı Kanunu’na tepki
17:07 Almanya'da enflasyon yüzde 2'ye düştü
16:32 Amed Ekoloji Meclisi'nden bildirge: Komünlerle doğayı savunalım
16:29 Temelli: Hukuki altyapı ve güvence sağlanmalı
16:20 Emekliler için araştırma önergesi
15:47 Kadınlar 'Jineoloji Atölyesi'nde bir araya geldi
15:38 Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi 8 Temmuz’da Ankara’ya çağırıyor
14:50 Bodrum'da yangın
14:40 Şirin Ebadi: Evin Cezaevi’nde tutsaklara yönelik işkence arttı
14:17 2 kişinin hayatını kaybettiği olayda barış sağlandı
14:06 Kadın festivali ikinci gününde