RIHA - Riha’daki çocuklar, 12 Haziran Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü'nü tarla, sokak ve sanayide çalıştırılarak karşılıyor. Çocuklara “piyasadaki ucuz işçi gücü” olarak bakıldığını belirten Eğitim Sen Riha Şube Eşbaşkanı Murat Oruç, “Çocuk işçiliği devlet eliyle meşrulaştırılyor” dedi.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2002 yılında çocukların gelişimini engelleyen, insan ve çocuk hakları ihlallerinden biri olan “çocuk işçiliğine” dikkati çekmek amacıyla 12 Haziran’ı Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü olarak ilan etti. Ancak ülkede yoksulluk kıskacındaki çocuk sayısının giderek artması bu konuda farkındalık politikalarının olmadığını ortaya koyuyor.
Yoksulluğun ve maddi yoksunluğun en çok etkilediği kuşak kuşkusuz çocuklar. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Çocuk Sağlığı ve Yoksunluğu 2024 verilerine göre, 10 çocuktan 4’ü yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında. Nüfusun 22 milyonunu oluşturan çocukların 10 milyonu yoksul. Kayıtlı “çocuk işçi” sayısı 1 milyon 474 bin, kayıt dışı çocuklarla sayı yaklaşık 3 buçuk milyonu buluyor. TÜİK’e göre 2024 yılında her dört çocuktan biri işçi olarak çalıştırıldı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre ise, son iki yılda en az 742, 2025'in ilk 2 ayında 9 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nin 2024 Türkiye’de Çocuğun Yaşam Hakkı Raporu’na göre, en az 78 çocuk Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) dahil çalıştırıldıkları yerlerde yaşamını yitirdi.
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, geçen yıl en yüksek çocuk nüfus oranına sahip Riha, aynı zamanda çalıştırılan çocuk ölümlerinin de en çok yaşandığı kentlerin başında geliyor. Farklı kimliklerden on binlerce çocuğun sanayi, tarla, sokak ve kafelerde çalışmak zorunda bırakıldığı kentte, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin “2013-2023 Çocuk İşçi Ölümleri” raporuna göre, son 10 yılda çalıştırılan 49 çocuk yaşamını yitirdi.
ÇEK ÇEK ARACIYLA BÜYÜDÜ
Geçim sıkıntısı omuzlarına yüklenen çocuklardan biri de Suriye’deki iç savaş nedeniyle ailesiyle birlikte Riha’ya göç etmek zorunda kalan 17 yaşındaki M.A. Birçok tehlikeyi barındıran sokaklarda 12 yaşından itibaren kağıt toplamaya başlayan M.A., boyunu aşan çek çek araçlarıyla büyüdü. Kentin tüm sokaklarını kağıt toplayarak aşındıklarını belirten M.A., “Sabah saat 07.00 yada 08.00 gibi kalkıp bu işe başlıyoruz. Sırtım, ayaklarım çok ağrıyor. Ancak mecbur çalışmak zorundayız. Buraya geldik ancak hep haksızlıkla karşılaştık. Zabıtalar gelip aracımızı alıyor, hurdacıya götürüp veriyor. Gidiyoruz hurdacıya araç için bizden bin 500, 2 bin TL para istiyor. Biz de mecbur bu parayı veriyoruz. Bu şekilde birkaç kez böyle çek çekimizi aldılar” diye belirtti.
MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLİĞİ
Çocuk emeğinin en fazla sömürüldüğü alanlardan biri mevsimlik tarım işçiliği. Çocuklar, yetişkinlerle aynı işlerde çalıştırıldığı halde yevmiyenin yarısını alabiliyor. Curnê Reş’in Fırat Nehri kenarındaki pamuk tarlasında çalıştırılan 16 yaşındaki S.U., bu çocuklardan sadece biri. Burada çapa işinde çalıştırılan S.U., evden saat 05.00’da çıktıklarını, saat 06.00’da iş başı yaptıklarını söyledi. Akşam saat 17.00’a çalıştırılan S.U., “Tarla çavuşu nereye çağırsa oraya gidiyoruz. Bunun dışında okuyorum. Okul öncesi öğretmeni olmayı planlıyorum. İlk başlarda çok zorlandım ama şimdi idare etmeye çalışıyorum” dedi.
Henüz 13 yaşında olan A. K., çalışma saatlerinin dışında tarlaya birlikte geldiği yaşıtlarıyla oyun oynadığını ifade etti. 15 yaşındaki K.B., “Sınıftan benim gibi çalışan birçok arkadaşım var. Buraya okulun kapanmasına yakın geliyoruz. Şu an bir hayalim yok. Akşam saat 17.00’da eve gidiyoruz.Eve varınca ders çalışabiliyoruz. Yoruluyoruz ama bir şekilde her ikisini de idare etmemiz lazım. Hayat şartlarımız ortada” ifadelerini kullandı.
SANAYİDEKİ ÇOCUKLAR
Çocukların en çok çalıştırıldığı yerlerin başında sanayi bölgeleri geliyor. 15 yaşından itibaren çeşitli işlerde çalıştırılan 17 yaşındaki İ. T., yaklaşık bir ay önce sanayi bölgesinde çalışmaya başladığını belirtti. İ.T., “Çocukluğumdan tat alamadım. Sıkıntılarla yaşadık. İlk zamanlarda arabalara gücümüz yetmiyordu. Zorlana zorlana öğrendik” dedi.
Okulu bırakmak zorunda kalan ve 10 yaşından itibaren sanayide çalışmaya başlayan 16 yaşındaki Y.P., “10 yaşımda kamyon tamircisi olarak işe başladım. O zaman daha zordu. Şimdi de çok çalışıyorum. Günde 10 saat çalışıyoruz. Yorucu bir iş ama çalışmak zorundayız” diye belirtti.
MESEM’İN ‘STAJYER’ ÇOCUKLARI
Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) kapsamında Urfa Evren Sanayi’de bir oto tamir servisinde çalıştırılan 13-17 yaşlarındaki çocuklar, asgari ücretin 3’te biri miktarında para alıyor. Haftanın 4 günü “staj” adı altında çeşitli alanlarda çalışmak zorunda kalan öğrenciler, bir gün ise okula giderek ders görüyor.
Meslek lisesi öğrencisi 15 yaşındaki C.K., sanayide “mekanik” işlerinde çalıştırılıyor. Haftanın 4 günü geldiği sanayide sabah saat 08.00’den akşamın 23.00’ne kadar çalışmak zorunda bırakılıyor. Yine aynı kapsamda sanayide çalışan 17 yaşındaki Ö. T. de, şunları belirtti: “Okullarda normal okul dersleri alıyoruz. Ancak son sınıflarda tamir derslerimiz oluyor. Burada çalıştığımıza dair belgelerle o dersleri geçiyoruz. Çıraklık, ustalık, usta öğreticiliği gibi dereceler var. 6 bin TL gibi bir para alıyoruz. Burada normal çalışanlarla aynı işleri yapıyoruz. O para bana yetmiyor. Aldığımız para, okuluna, sınıfına göre değişiyor. Buraya gönüllü geldim aslında. Ama zor işler. Arkadaşlarımızla buradan çıktıktan sonra görüşebiliyoruz.”
ÇOCUK EMEĞİ SÖMÜRÜSÜ ARTIYOR
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Riha Şube Eşbaşkanı Murat Oruç, “Türkiye ILO’nun bazı sözleşmelerine taraf olmasına karşın bırakın çocuk işçiliğiyle mücadele etmeyi MESEM projeleriyle çocuk işçiliğini arttırdı. Ülkede yaşanan ekonomik krizle beraber ‘ucuz iş gücüne başvuruluyor. Bu da ‘çocuk istihdamını gün geçtikçe arttırıyor” dedi.
Çocukların MESEM projesi kapsamında “beceri” adı altında 4 gün iş yerlerine gönderildiğine dikkat çeken Oruç, çocukların burada beceri edinmeden öte “işçi” olarak çalıştırıldıklarını vurguladı. Çocuklara “piyasadaki ucuz işçi gücü” olarak bakıldığını belirten Oruç, şöyle devam etti: “Çocuklar burada uzmanlardan eğitim almıyor. Daha çok elektrikçide, sanayide çalıştırılıyor. Çocuk işçiliği devlet eliyle meşrulaştırılıp, kamu kaynakları büyük sermayelere aktarılıyor. Örneğin çocuklar burada ‘işçi’ olarak değil ‘öğrenci’ olarak geçiyor. Piyasaların ihtiyaçları göz önünde bulunduruluyor. Bu sebeple çocuk işçiliği yaşı 11'e kadar iniyor. MESEM'lerde sadece ara eleman ihtiyacı gideriliyor. İktidar bu metotla kamu kaynaklarının transferini gerçekleştiriyor. Kamu kaynakları da sermayeye peşkeş çekiliyor. İş gücü devlet eliyle karşılanıyor ve bu çocuklar üzerinden gerçekleşiyor."
MA / Ceylan Şahinli