DÊRSIM – DAD’ın “Analar Çalıştayı”nda konuşan DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Öyle bir zaman dilimi eşiğindeyiz ki ya geçirdiğimiz yüzyılın aynısını yaşamaya mecbur kalacağız ya da bu itikattın bize verdiği görev ve sorumlulukla yeni bir yaşamı, yeni bir yüzyılı hep birlikte inşa etmenin yolunu, yöntemini bulacağız” dedi.
Dêrsim'de Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Kadın Meclisi, “Hakikat Ana Yoludur” şiarıyla başlattığı “Analar Çalıştayı” dördüncü oturumda devam etti. Bu oturumda Sevim Şaylı’nın moderatörlüğünde “Ana kadın kemaletiyle ocak kültürünü yeniden inşa ve görevlerimiz” başlığı üzerine Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar konuştu.
19 Temmuz’un Rojava Devrimi’nin yıldönümü olduğuna dikkati çeken Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Kadınların öncülüğünde gerçekleşen bu devrim, Ortadoğu'daki en büyük özgürlük mücadelelerinden biridir. Rojava'da kurulan sistem, Alevi itikatının da tarihsel değerlerinden etkilenmiştir” dedi.
‘KADINLARIN ÖNCÜLÜĞÜNDE BİR YAŞAM İNŞA EDİLEBİLİR’
Kadınların tarih boyunca hem itikat içinde hem de toplumsal direnişlerde kurucu bir rol oynadığını vurgulayan Çiğdem Kılıçgün Uçar, Alevi inancının erkek egemenliğe karşı doğal bir alternatif sunduğunu söyledi. Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Kadınların öncülüğüyle yeni bir yaşam inşa edilebilir. Ocak kültürü, kadınların emeğiyle büyümüş, kadın eliyle şekillenmiştir” dedi. Ocakların yalnızca inanç merkezleri değil, aynı zamanda öz savunma, dayanışma ve eğitim merkezleri olduğunu belirten Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Ocaklar, Alevilerin tarih boyunca kendini var etme biçimiydi. Ulus-devletlerin ve erkek egemen sistemin baskılarına karşı bir direniş biçimi olarak gelişti” diye belirtti.
‘İTİKADIN RUHUNA AYKIRI’
Aleviliğin Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Cemevi Başkanlığı gibi yapılarla tanımlanamayacağını ifade eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Alevilik gönül genişliğidir. Birliğin, eşitliğin, doğayla ve evrenle bütün yaşamanın ifadesidir. Devletin masa, sandalye ve badana önerisi bu itikadın ruhuna aykırıdır” ifadelerini kullandı. Çiğdem Kılıçgün Uçar, demokratik bir toplumun inşası için Alevilikteki cem, müsahiplik ve rızalık anlayışlarının örnek alınabileceğini vurgulayarak, “Alevilik, toplumların barış içinde bir arada yaşamasının anahtarını sunuyor. Bugün komünal yaşam, eşitlik ve inançlar arası uyum arayan herkes bu mirasa ihtiyaç duyuyor” diye belirtti. Alevilerin sürekli tehdit olarak gösterildiğine dikkati çeken Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Biz bir tehdidi değil, bir alternatifi temsil ediyoruz. Kadınla erkeğin eşit olduğu, inançların yan yana yaşayabildiği bir sistem mümkün diyoruz. İşte bu yüzden hedef haline getiriliyoruz” dedi. Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Bugün itikatımıza sahip çıkma, onu geleceğe taşıma zamanıdır. Bu yalnızca Aleviler için değil, tüm halklar için yaşamsal bir görevdir” ifadelerini kullandı.
'HERKESİN KİMLİĞİYLE VAR OLABİLECEĞİ BİR SİSTEME İHTİYAÇ VAR'
Sistemin farklılıkları bastırmaya dönük yaklaşımını eleştiren Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Her sözü, her talebi, her ibadeti suç sayılacak bir halk olarak yok sayıldık. Neden yokuz? Bu ülke kurulurken demokratik bir toplum için çaba gösteren halklar, hangi hakla inkâr edildi? Biz bu kadar güçlü alternatif isek niye bunu büyütmeyelim? Niye yan yana getirmeyelim? Sistemin kendini var edebildiği tek şey bu farklılıkları birbirinden ayırt etmek, farklılıkların yan yana gelmesini engellemek üzerine kuruldu. Ama öyle bir zaman dilimindeyiz ki değil sadece Türkiye'de, Ortadoğu'da, dünyada dağılmış, yayılmış ve sürgün olmak zorunda kalmış bütün halklar ve inançlar artık herkesin kendi kimliğiyle var olabileceği bir sistemin acil bir ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor” dedi.
Çiğdem Kılıçgün Uçar, iktidarın Alevilere, kadınlara ve Kürtlere yönelik politikasının aynı merkezden beslendiğini belirterek, “İtikadını yaşayamamak, dilini konuşamamak, kadın kimliğiyle söz kuramamak aynı saldırı biçimleriyle karşı karşıya. Bu gerçeklik bile bizim yan yana durmamızı zorunlu kılıyor” dedi.
‘İTİRAZLARIN TAHAYÜL EDİLEN HAKİKATLE BULUŞMAYA ÇOK YAKIN’
Türkiye’de kadınların, Alevilerin, Kürtlerin itirazlarının uzun yıllardır sürdüğünü ifade eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Bu itirazlar bugün tahayyül edilen hakikatle buluşmaya çok yakın. Ya yüzyıl öncesinin tekrarını yaşayacağız ya da bu itikadın bize yüklediği sorumlulukla yeni bir yaşamı birlikte inşa edeceğiz. Yeni bir yaşamı, yeni bir yüzyılı hep birlikte inşa etmenin yolunu, yöntemini bulacağız. Bu ülkede itirazlar hiç susmadı. Alevilerin itirazı, kadınların itirazı, Kürtlerin itirazı, diğer kimliklerin itirazı, bu itirazların her biri bugün hayal edilen, tahayyül edilen hakikatle buluşmaya çok yakın. Niye böyle söylüyorum? Ülkede dayatılan savaş gerçekliği başka bir forma girdi” ifadelerini kullandı.
‘YENİ YÜZYILI BİRLİKTE İNŞA ETMENİN YOLUNU BULACAĞIZ’
11 Temmuz’daki “silah bırakma” törenine de değinen Çiğdem Kılıçgün Uçar, barış sürecinin manipüle edilmesine dikkat çekerek, “Kürt meselesi silah bırakmaktan ibaret değilse, Aleviliğin ihtiyacı da yalnızca cem evlerine indirgenemez. Sorunlar derin, çözüm ise demokratik birliktedir” vurgusu yaptı. Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Her sözü, her talebi, her ibadeti suç sayılacak, inkar edilecek, yok sayılacak. Niye yokuz? Ülke ilk kurulduğunda inançların, farklı hakların ve kimliklerin demokratik bir ülke olsun diye göstermiş olduğu çabayı kim, hangi hakla ve ne ile inkar ediyor? Bize dayattıkları sistemle. Peki biz bu kadar güçlü alternatif isek niye bunu büyütmeyelim? Niye yan yana getirmeyelim? Sistemin kendini var edebildiği tek şey bu farklılıkları birbirinden ayırt etmek, farklılıkların yan yana gelmesini engellemek üzerine kuruldu. Ama öyle bir zaman dilimindeyiz ki değil sadece Türkiye'de, Ortadoğu'da, dünyada dağılmış, yayılmış ve sürgün olmak zorunda kalmış bütün halklar ve inançlar artık herkesin kendi kimliğiyle var olabileceği bir sistemin acil bir ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Ve etrafımızda dönen siyasi gelişmelerin hiçbirisi Alevilikten azade değil. İktidarın kurduğu hiçbir söz bizden, kadınlardan, azade değil. Öyle bir zaman dilimi eşiğindeyiz ki ya geçirdiğimiz yüzyılın aynısını yaşamaya mecbur kalacağız ya da bu itikattın bize verdiği görev ve sorumlulukla yeni bir yaşamı, yeni bir yüzyılı hep birlikte inşa etmenin yolunu, yöntemini bulacağız” diye konuştu.
‘ALEVİ'LERİN SORUMLULUK ALMASI ÇOK KIYMETLİ’
Kürt meselesinin kendisi nasıl silah bırakmaktan ibaret değilse Alevilik itikadının ihtiyacının da sadece Cem Evlerinin ihtiyaçlarının görülmesinden ibaret olmadığını vurgulayan Çiğdem Kılıçgün Uçar, “İtikadını yaşayamamak, dilini konuşamamak, kadın kimliğiyle sözünü kuramamak, kadın özgürlüğüne dair söz kuramamak hep aynı merkezden aynı saldırı yöntemleriyle karşı karşıya. Bunun kendisi bile bizim yan yana olmamızı gerekli kılıyor. Cinsiyet gözetmeksizin, inanç gözetmeksizin, kimlik gözetmeksizin yan yana gelmeyi zorunlu kılan başlıklardan birisi. Bu tarihi fırsatı en güçlü şekilde nasıl değerlendireceğimizi konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu belki ilk adımlarından birisi oldu. Tartışılması gerekiyor. Ama bu ülke bugüne kadar sadece Türklük ve Sünnilik üzerinden inşa edilen sistemin yürümediğinin de farkında. Alevi itikatına inananların yürüttüğü mücadele, Kürt halkının yürüttüğü mücadele sayesinde farkında. Katliam dönemi değil, yeniden oturup konuşma dönemi, yok sayma dönemi değil, yeniden kimliklerin kendileriyle birlikte var olma dönemi. Ve ben Alevi itikatını hem yaşayan, hem savunan, hem de bu ülkeye çok büyük katkılar sağlayacağına inanan bir arkadaşınız olarak Alevilerin bu süreçte iktidarın bütün hile ve belirsizlik politikalarına karşı sorumluluk almasını çok kıymetli olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.